11.3.16

11.03

11 Mart 1952 yılında doğdu Douglas Noel Adams. Henüz onu 49 yıllığına kiralamış olduğumuzu bilmiyorduk. Gerçi o yıllarda kimse Douglas'ı neden kiralamış olduğumuzu da bilmiyordu ama olsun, artık elimizdeydi ya. Önemli olan o. Adams ile ilk tanışmam 90'lı yılların başında, Murat Adanç sayesinde oldu. Hobbit'i de ondan öğrenmiştim. Ama peşinen söyleyeyim, Frank Herbert'i kendim keşfettim. Tıpkı Asimov gibi. Neyse, konuyu dağıtmayalım. Kardeşim 50 kitaplık bir koli satın almıştı. İçinde neler olduğunu bilmiyorduk ama fiyatına bakılırsa oldukça ucuza 40 kilo kadar çöp satın almıştık. Yani o almıştı. Bense çöplükten sadece 2-3 kitap seçme hakkına sahiptim. Koliyi açıp içini keşfetmeye başladığımızda fark ettik ki, bizim çöp aslında son derece iyi hazırlanmış yerel bir hazineydi. Mesela Can Yücel'in çevirdiği Peanuts'lar vardı. Yeri geldi madem, merhaba Charlie Brown, Schulz'u en az senin kadar özlüyoruz. Klasikler vardı, hem yerli hem yabancı klasikler. Elbette arada dolgu malzemeleri de olmalıydı. Dolgunun içinde Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati gibi anlamsız bir ismi olan, kötü kağıda basılı, uyduruk kapak tasaarımlı bir şeydi. Kapağın neye benzediğini hatırlamıyorum, o derece uyduruktu. Gerçi hatırlama işlerinde pek güçlü değilim, uyduruk olan benim zihnim de olabilir. Her neyse, yığının içindeki en uyduruk görünüşlü kitaptı, demek ki en önce okunmalıydı. Bir kaç saat sonra yığının kalanına dair bütün ilgimi kaybetmiş, bambaşka bir evrenin kapılarının önünde durduğumu kavramaya başlamıştım. Ve o anda Adanç'ın çokça sözünü ettiği oyunu hatırladım. Sonrası, evrenin en biçimsiz yerlerine doğru yapılan otostoplar. Bugün Douglas Noel Adams'ın 64. doğum günü olacaktı fakat kira kontratının süresi 15 yıl önce doldu. Henüz yapacağı (en azından yapmayı isteyeceği. hepimiz onun iş yapmama konusundaki büyük becerisini takdir ediyoruz) onlarca iş varken Douglas gitti. 11 Mayıs 2001'de koca yüreği duruverdi. Bizlerse elimizde Otostopçu, Dirk Gently ve bir avuç radyo/TV teksti ile kalakaldık. Ha, bir de yarım kalmış Somon var. Pek fazla değil belki, yine de yeterince mükemmel. Teşekkürler, ve Hoşçakal Douglas, ve bütün o balıklar için teşekkürler. Arthur, çay demlendi. Gelirken Trillian'ı da çağırır mısın?

Hiç yorum yok: