11.3.16

Oradaydık, ve Şimdi Buradayız.

Oradaydık, ve Şimdi Buradayız diye yazmıştı Bilbo Baggins kitabının kapağına. neredeyse 10 yıldır oradaydık, geri döndük ve artık buradayız. Henüz blog kavramı kavramsal olarak icat edilmemişken AAA ve MDA kardeşlerle birlikte ters-kronolojik sıralanan mikro bir haber portalımız vardı. web yayıncılığını keşfediyorduk, sadece neler olacağını merak etmiştik. Hepsi o. Sonra JRoller geldi. Blogspot, Wordpress derken kişisel medyayı keşfettik. Büyücek bir komünite oluştu kendiliğinden. Birbirini görmemiş insanlar arkadaş oldular, birbirlerinde öteki yarılarını buldular. Eh, zaman zaman da güzel tepiştik. Onu da inkar etmeyelim. Sonra Ekşi girdi hayatımıza. Kutsal Bilgi Kaynağıydı Ekşi. Bilenler bir bakışta bildiler ki aslında Otostopçu'nun Galaksi Rehberiydi Ekşi, bildiğin rehberdi işte yahu. İnternetin gücünü erken görenleren biriydi Douglas Adams. Ömrünün son yıllarını internetten yayınlanan rehber için harcarken elbette son yıllarını tükettiğin bilmiyordu. Dahası, rehberin gerçekte neye benzediğini de bilmiyordu. O yalnızca rehbere dair öyküler yazabilen, gereksiz miktarda uzun boylu, neşeli ve belki de biraz kafası karışık bir İngiliz'di. Oysa rehber bizim elimizin altındaydı. Uzun yıllar boyunca Ford Prefect'cilik oynadık mutlu mesut. Lakin bizim oyunumuzdan para kazananlar vardı. Varsın da olsundu, zira rehberde yazıyorduk. Sanki her an Trillian bir köşeden görünüverecek gibiydi. Arthur'un çay soran sesini duymuş bile olabilirdik. Sonra, yavaş yavaş bir şeyler değişmeye başladı. Uçurulan yazarlar, sansürlenen girdiler derken bazı özellikler kayboldu mesela. Tasarım değişti. Numaralar kayboldu. İçerik berbatlaştı, yazarlar evrimleşip klavye trollerine dönüştü. Yönetim dürümcüye geçmişti. Artık sözlüğün ruhu ölmüş, yerini para kokulu dürümler almıştı. Nihayetinde 28 Şubat ayaklanması oldu. İyi de oldu netekim. Gün itibariyle girdilerimi silmeye başladım birer birer. Nasılsa okunması için yazmıyordum eskiden beri, kürkçü dükkanıma geri döndüm. Buraya kadar gelmeyi becerebilirsen ey yazar, bil ki sonu olmayan kumsalda Arthur ile çay içiyoruz. Gelirken yanında fincanını getirmeyi unutma.

Hiç yorum yok: